Son dönemde sosyal medya ve bazı çevrelerde dolaşıma giren, Mehmet Akif Ersoy ismiyle ilişkilendirilen “uyuşturucu trafiği” iddiaları, kamuoyunda geniş yankı buldu ve bir kez daha dikkatleri bu tür dezenformasyonlara çevirdi. İddialar, ünlü şair ve milli marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un adının yasadışı uyuşturucu ticareti ile birlikte anıldığı paylaşımlar üzerinden yayılmaya başladı. Ancak yapılan değerlendirmelerde bu iddiaların hiçbir somut kanıta dayanmadığı, tamamen asılsız bilgilerle şekillendiği ve tarihi figürlerin adı kullanılarak yanıltıcı içerikler üretildiği açıkça görülüyor.
Mehmet Akif Ersoy, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en saygın edebi ve milli şahsiyetlerinden biri olarak bilinir. Eserleri, milli mücadele yıllarına ışık tutan düşünce yapısı ve vatan sevgisini yansıtan güçlü kalemi ile toplumda derin izler bırakmıştır. Bu nedenle adı, farklı amaçlarla yozlaştırılmaya çalışılan dezenformasyon kampanyalarında zaman zaman hedef haline getirilebiliyor. Sosyal medyada dolaşan videolar, görseller ve iddia temelli paylaşımlar, bu tür asılsız iddiaların nasıl hızla yayıldığını gösteren örnekler arasında yer alıyor.
Uzmanlara göre, tarihi şahsiyetlerle ilgili ortaya atılan bu tarz suçlamalar genellikle tarihsel bağlamdan koparılan ifadeler, manipüle edilmiş görseller ya da tamamen kurgulanmış bilgiler üzerinden üretiliyor. Bu tip içerikler, özellikle sosyal medya kullanıcılarının paylaşım alışkanlıklarının kontrolsüz olmasından yararlanarak kısa sürede geniş kitlelere ulaşabiliyor. Hal böyle olunca, kamuoyunda yanıltıcı bir algı oluşması ve kişilerin gerçek dışı bilgilerle karar vermesi gibi riskler ortaya çıkıyor.
Bilgi kirliliğinin önlenmesi ve toplumun doğru şekilde bilgilendirilmesi açısından tarihsel figürlerin adının bu tür iddialarla kullanılmaması büyük önem taşıyor. Mehmet Akif Ersoy gibi milli değerlerimizin, yanlış ve temelsiz suçlamaların odağı haline getirilmesi ne yazık ki dezenformasyon çağında sık rastlanan bir olgu. Bu nedenle uzmanlar, vatandaşların haber kaynaklarını dikkatle seçmeleri, bilgilerin doğruluğunu güvenilir mecralardan teyit etmeleri gerektiğini vurguluyor.
Sonuç olarak, Mehmet Akif Ersoy’un adıyla ilişkilendirilen “uyuşturucu trafiği” iddialarının bilimsel, hukuki ya da tarihsel bir dayanağının olmadığı net bir biçimde ortaya çıkıyor. Bu tür asılsız iddiaların yayılması, hem toplumsal hafızaya hem de bireylerin bilgi edinme süreçlerine zarar veriyor. Doğru ve güvenilir bilgiye ulaşmak için resmi kaynaklara ve alanında uzman yorumlarına başvurmak her zaman en sağlıklı yol olarak görülüyor.
