İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteci Saygı Öztürk’ün gündeme getirdiği “Ben Yeşil’im” iddiasıyla ilgili re’sen soruşturma başlattı. Başlatılan soruşturma kapsamında hem Öztürk’ün hem de kendisini “Yeşil” olarak tanıtan kişi olduğu iddia edilen kişinin ifadeleri alındı. Söz konusu kişi, kendisini Mahmut Yıldırım olarak tanıtarak, “Yeşil” kod adıyla bilinen kişiye dair önemli açıklamalar yapmıştı. Bu gelişme, basın ve kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.
Soruşturma, içeriği itibariyle hem medya hem de hukuk çevrelerinde merakla izleniyor. Konunun başlıca odak noktalarından biri, “Yeşil” olduğu öne sürülen kişinin kimliği ve bu kişinin ne tür bir bağla, hangi olaylarla ilişkili olduğu. Saygı Öztürk’ün ve telefonla arayan kişinin ifadelerinin alınması, olayın çözülmesine yönelik önemli adımlar olarak değerlendiriliyor.
Olay, Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk’ü arayan kişinin kendisini “Yeşil” olarak tanıtmasının ardından geniş kitlelerce gündeme gelmişti. Ancak, İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre aramayı yapan kişi, Türkiye’de yarı açık cezaevinde bulunan C. A. adlı hükümlü olarak tespit edildi. Bakanlık, bu kişinin sabıka kaydında “adam öldürme, kasten yaralama ve mala zarar verme” suçlarıyla yer aldığını belirtti. Ayrıca, telefon görüşmelerinin 9 Aralık’ta üç kez gerçekleştirildiği, ilk aramanın yaklaşık 2 dakika sürdüğü, diğer ikisinin ise çok daha uzun olduğu ifade edildi.
Başsavcılığın soruşturma dosyasına göre, aramayı yapan hükümlü ile Saygı Öztürk’ün ifadeleri alınırken, konuyla ilgili soruşturma derinleşiyor. Öztürk, telefonla arayan kişinin gerçek kimliğine dair şüphelerini dile getirerek, “Yeşil” isminin medyada ve kamuoyunda çokça konuşulduğunu, fakat söz konusu kişinin bu iddiaları tam olarak doğrulamadığını belirtti. Bu bağlamda, ifadelere dayalı olarak yapılan açıklamalar kamuoyunda farklı yorumlara neden oldu.
Öztürk’ün açıklamalarında, “Yeşil” kod adlı kişinin adının ve kimliğinin kesin bir biçimde netleşmemiş olması, medya dünyasında farklı spekülasyonları da beraberinde getirdi. Birçok uzman, telefonla yapılan görüşmenin ardında başka bağlantıların olabileceğini öne sürüyor ve bu olayın derinlemesine araştırılması gerektiğini savunuyor. Aynı zamanda, olayın medya üzerinden sürdürülmesinin, gerçeklerin daha hızlı bir şekilde açığa çıkmasına yardımcı olacağı vurgulanıyor.
Söz konusu telefon görüşmesinin medya üzerinde yarattığı yankı, basının görevini yerine getirirken karşılaştığı engelleri de gözler önüne seriyor. Birçok gazeteci, olayın sadece hukuk boyutunun değil, aynı zamanda medya etiği açısından da çok önemli olduğuna dikkat çekiyor. Konunun daha da büyümesi ve daha fazla belgenin ortaya çıkması halinde, toplumun nasıl bir tepki vereceği ise merakla bekleniyor.
Bu gelişmeler ışığında, soruşturmanın derinleşmesi, toplumda adaletin ne şekilde sağlanacağı konusunda daha fazla tartışmayı gündeme getirebilir. Bu süreç, hem medya hem de hukuk camiası için örnek teşkil edebilecek önemli bir dönemeç olabilir. Olayın seyrinin nasıl şekilleneceği, kamuoyu tarafından yakından takip edilecek.




