Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın oğlu Hasan Yılmaz, babasının siyasetin stresini kendilerine yansıtmamaya çalışan bir baba olduğunu belirterek, “Elinden geldiğince vatana, millete hayırlı işler yapmak arzusundaydı, bunun için çalıştı.” dedi.
Hasan Yılmaz, 16 Aralık 2017’de ağabeyi Yavuz’u, 30 Ekim 2020’de ise babası Mesut Yılmaz’ı kaybetti.
Üst üste yaşadığı acıları metanetle göğüsleyen Yılmaz, şimdilerde ailece kurdukları İstanbul Kent Üniversitesinde babasının vizyonuyla yeni nesillere öncülük ediyor.
Hasan Yılmaz, vefatının ikinci yılında babası ile ağabeyine olan özlemini ve yaşadığı o süreci AA’ya anlattı.
Yılmaz, ağabeyinin ardından babasını kaybetmenin ailecek kendilerine zor bir süreç yaşattığını belirterek, babasının bıraktığı aile ismini korumak için elinden geleni yaptığını söyledi.
Her sabah bu fikirle güne başladığını anlatan Yılmaz, babasını torunlarına anlatarak, onu yaşatmaya çalıştığını dile getirdi.
“Bize normal bir çocukluk yaşatmaya çalıştı”
İstanbul Kent Üniversitesinin babasının ve ağabeyinin “göz bebeği ve kıymetlisi” olduğunu aktaran Yılmaz, “Burayı kurarken gelecek nesilleri, gençleri düşünerek hareket ettik. Burayı daha iyi yerlere götürerek, onları yaşatmaya çalışıyoruz. Bu da hem anneme hem bana güç veriyor.” diye konuştu.
Babasının aktif siyasetin içinde olduğu yılları anlatan Yılmaz, “O yoğunluğuna rağmen bize normal bir çocukluk yaşatmaya çalıştı. Fakat siyasetin içinde normal çocuk olmak çok zor. Çok göz önünde oluyorsunuz. Bunun kimi zaman sıkıntılarını, kimi zaman güzel yanlarını yaşadım. Siyasetten zaman ayırdıkça okul konserlerime gelir, bize vakit ayırırdı, hafta sonlarını beraber geçirmeye çalışırdı. Ancak siyaset gününün büyük bir kısmını aldığı için bize vakit ayırmakta zorlanırdı. Kendisiyle siyasi gezilerde, mitinglerde vakit geçirirdik, bunlar bizim için tatil gibi olmuştu.” ifadelerine yer verdi.
“Özel hayatında çok neşeli ve esprili bir insandı”
Yılmaz, babasının espri anlayışına da dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Ağır konuşması her zaman espri konusu olurdu. Hatta herkes ‘Niye ağır konuşuyorsunuz?’ diye sorardı. Kendisiyle dalga geçerdi. Mizahtan uzak bir insan değildi, özel hayatında çok neşeli ve esprili bir insandı. Kendisini hep o yönüyle hatırlarım. Özellikle ev hayatında hepimizin neşe kaynağıydı. Konu olduğu mizah programlarını birlikte izler, güler, eğlenirdik. Siyasi hayatında hep sıkıntılarla karşılaşmış olmasına ve sert bir imaj çizmesine rağmen öyle bir insan değildi. Çok pozitifti, siyasetin stresini bize yansıtmamaya çalışan bir babaydı. Elinden geldiğince vatana, millete hayırlı işler yapmak arzusundaydı, bunun için çalıştı. Her siyasetçinin yaptığı gibi ailesinden zaman alarak bu vatan için bir şeyler yapmaya çalıştı. En azından bu fedakarlığın hakkının verilmesi benim için kafidir.”
“Ağabeyimin vefatından sonra torunlarıyla moral buldu”
Mesut Yılmaz’ın torunlarına çok düşkün olduğuna vurgu yapan Yılmaz, “Ağabeyimin vefatından sonra babam torunlarıyla moral bulmaya çalıştı, Onlar için hayat tarzını değiştirdi, daha sağlıklı yaşamaya özen gösterdi. Torunlarıyla arası çok iyiydi onlarla bol bol zaman geçirirdi.” dedi.
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinin babasının en büyük hayali olduğunu aktaran Yılmaz, “1987 yılında Dışişleri Bakanlığı döneminde başladı bu anlamda çalışmaya ve çok ciddi adımlar attı. Bu konuya karşı çok büyük hassasiyeti vardı ancak AB’ye üyelik konusunun istediği noktaya gelememesi içinde hep bir ukde olarak kaldı. Siyasi hayatından sonra da AB konusunda çalışmalar yaptı bunun gerçekleşmemesi onu üzdü.” ifadelerini kullandı.
“Hiçbir zaman siyasete girmeyi düşünmedim”
Yılmaz, babası gibi siyasetin içinde olmayı düşünmediğinin altını çizerek, “Babamdan hep şunu gördük: Siyaset dışında da vatana hizmet edebileceğimiz alanlar var. Eğitim de bunlardan biri o nedenle hiçbir zaman siyasete girmeyi düşünmedim, açıkçası bir teklif de gelmedi. Bir teklif gelse de siyasetin zorluklarını bilen biri olarak ne diyeceğimi bilmiyorum, zor bir karar.” diye konuştu.
Ağabeyi ve babasının üst üste gelen kaybının ailede büyük üzüntü yarattığını aktaran Yılmaz, şunları kaydetti:
“Annemi güçlü kılmak, her sabah pozitif bir şey yapmak adına hareket ediyorum. Hem ağabeyimin hem babamın ismini yaşattığımız üniversiteye emek ve zaman harcıyoruz. Hem kendi hem de geleceğin çocuklarına bu üniversite ile bir emanet bırakıyoruz. Bütün bu meşgale de sıkıntımızı atlatmamıza vesile oluyor. Yaşadıklarımız tabii çok zordu ama burada zaman geçirmek, üzüntülerimizi unutmak için bir imkan sağladı. Tabii ki onların acısı hep içimizde. Her sabah, ‘Bugün onların adını daha iyi bir yere taşıyacağız’ diye kapıdan çıkıyorum.”
“Üniversitemizin amacı, vatana, millete yararlı bireyler yetiştirmek”
Babasını siyasi hayatında en çok üzen konunun Yüce Divan’a gitmek olduğunu anlatan Yılmaz, “Çok üzüldüğü bir süreçti ama babam üzüntüsünü çok belli eden bir insan değildi. O dönem bizim üzerimizde daha büyük bir tedirginlik ve stres hakimdi. Ancak kendisinin duruşu, bize ayrı bir güç kattı. Üzgündü ama güçlüydü bize de bu gücünü yansıttı.” diye konuştu.
Bundan sonraki hayalinin kurdukları üniversite ile babasının vizyonu doğrultusunda gençler yetiştirmek olduğuna işaret eden Yılmaz, “Üniversitemizin amacı, gençleri, vatana, millete yararlı bireyler haline getirmek. Üniversitemizi daha iyi yerlere taşımak istiyoruz bunun için annemle emek veriyoruz.” dedi.