TBMM Başkanı Mustafa Şentop, İngiliz Kraliyet Ailesi’nden ayrılan Prens Harry’in otobiyografik kitabına ilişkin, “Orada bir yerde, ‘Afganistan’da görev yaptım. 25 kişiyi öldürdüm. Onları insan olarak görmüyordum’ diyor. Avrupalı beyaz bir insan Afganistan’da yaşayan 25 insanın insan olmadığına karar veriyor, kendisini ikna ediyor, onları öldürebiliyor ve bundan hiç utanç duymadığını ifade ediyor. Hangi ten rengine, hangi inanca, hangi ırka sahip olursak olalım her birinin diğeriyle tam anlamıyla hukuk konusunda eşit olduğunu kabul etmek ve zihnimizi, kültürümüzü de paradigmamızı da bunun üzerine oturtmamız gerekir” dedi.
Kamu Denetçiliği Kurumu’nun düzenlediği ’21’inci Yüzyılda İnsan Haklarının Geleceği’ konulu uluslararası konferans Ankara’da başladı. Konferansa, TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Faruk Kaymakcı, Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Temsilcisi Philippe Leclerc, davetli ülkelerin ombudsmanları ve büyükelçiler katıldı. TBMM Başkanı Şentop, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun önemine değinerek, “Bir taraftan idarenin denetimi konusunda Kamu Denetçiliği Kurumu idari yargının bulunmadığı ülkelerde gelişmiş bir kurum olarak anlatılmaktadır. Bu ayrımın önceki dönemlerde yayılmış bir ayrım olduğunu görüyoruz. Bu ayrımın da artık çok anlamlı olmadığını söylemek isterim. Bugün Akdeniz’i bir göçmen kabristanına çevirmek için harcanan paraların çok büyük meblağlar tutuğunu biliyoruz. Yabancı düşmanlığı, İslam düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, dünyada birçok ülkede ciddi sorunlar üretecek noktaya geldi. Şimdi dünyadaki her şeyin küreselleştiğini gördük. İnsan dediğimiz zaman dünyada yaşayan bütün insanları anlayan, bu anlamda bir eşit insan hakları kavramına somut olarak sahip miyiz? Mesela Berlin’de yaşayan bir insanla Paris’teki bir beyaz insanı eşit olarak düşünebiliyoruz ama Paris’teki beyaz bir akademisyenle Uganda’daki ten rengi farklı bir kişiyi aynen hukuk önünde, insan hakları bağlamında eşit olarak zihnimizde canlandırabiliyor muyuz” dedi.
İNGİLİZ PRENSE TEPKİŞentop, Prens Harry’in kitabındaki ifadelere de tepki göstererek, “İngiliz Kraliyet Ailesi’nden istifa eden, ayrılan prensin otobiyografik bir kitabı çıkıyor. O kitaptan bazı bölümler basına sızdı. Orada bir yerde ‘Afganistan’da görev yaptım. 25 kişiyi öldürdüm. Onları insan olarak görmüyordum. Eğer insan olarak görsem zaten öldüremezdim. Onları insan olarak görmememiz konusunda eğitim aldık’ diyor. Bu genç, beyaz Avrupalının bir görüşü değil sadece, keşke öyle olsa. Bu bir kültürü, bir yaklaşımı, bir anlayışı ifade ediyor. Avrupalı beyaz bir insan Afganistan’da yaşayan 25 insanın insan olmadığına karar veriyor, kendisini ikna ediyor, onları öldürebiliyor ve bundan hiç utanç duymadığını ifade ediyor. Temel meselemiz; insan haklarıyla ilgili ne yazarsak yazalım, hangi kurumları oluşturursak oluşturalım, temel meselemiz bir paradigma meselesi. Biz, dünyada yaşayan 8 milyon kişi hangi ten rengine, hangi inanca, hangi ırka sahip olursak olalım, her birinin diğeriyle tam anlamıyla, gerçek anlamda hukuk konusunda eşit olduğunu kabul etmek ve zihnimizi, kültürümüzü de paradigmamızı da bunun üzerine oturtmamız gerekir. Bunu yapmadığımız taktirde küreselleşen bir dünyada gerçek anlamda insan hakları uygulamasını yerleştirebilmek mümkün olmaz” ifadelerini kullandı.BAKAN YARDIMCISI KAYMAKCI: SÜRECİN AB’YE ÜYELİĞİMİZ İÇİN KATKILARI VARBakan Yardımcısı Faruk Kaymakcı ise Kamu Denetçiliği Kurumu ile gurur duyduklarımı belirterek, “Türkiye, Avrupa Birliği’ne (AB) aday ülke olarak AB mali iş birliğinden yararlanan bir ülke. Temel haklar başlığı altında biz de bu önemli projenin parçası olmaktan gurur duyuyoruz. İnsan haklarının tanınmasında, gelişmesinde, korunmasında siz ombudsmanlara çok önemli görevler düşüyor. Kamu Denetçiliği Kurumumuz ile gurur duyuyoruz. Ombudsmanlık kültürümüz Osmanlı’ya kadar gidiyor. Bu kültürün ülkemizde yeni şekliyle de yaygınlaştığını görmekten mutluluk duyuyoruz. Maalesef günümüzde halen nefret söylemleri var, ayrımcılıklarla, İslamofobi ile karşılaşıyoruz. Bunların hepsinde çözüm demokrasi ve hukukun üstünlüğü, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması, biz de bu süreci ilerletmekte kararlıyız. Bu sürecin AB’ye üyeliğimiz için de büyük katkıları var. Bu adaylığımız çerçevesine Türkiye önemli reformlar gerçekleştirdi. Son dönemde de reform çalışmaları devam etti. AB’ye katılım için eylem planı 2021-23 döneminde gerçekleştireceği reformların yol haritasını çizdi. Önemli adımlar atıldı. Son olarak da İnsan Hakları Eylem Planını kararlı olarak yürütüyoruz” dedi.’AB VERDİĞİ 4 SÖZÜ TUTMALI’Kaymakcı, Türkiye’nin göç konusuna insansı yaklaştığını vurgulayarak, “Toplam 4,2 milyon göçmen Türkiye’de misafir ediliyor. Uluslararası toplumdan beklentimiz; düzensiz göç konusunda iş birliği yapılması ve külfet paylaşımına gidilmesi. Ne Türkiye ne de başka bir ülke tek başına bu kadar ağır bir yükün altında bırakılmamalı. 18 Mart mutabakatı çerçevesinde AB ile bir anlaşmamız var. Mutabakatın göç boyutundan bahsedersek, AB verdiği 4 sözü tutmalı. Öncelikle 1 artı 1 sözü vermişti. Yunan adalarına yasa dışı geçmiş herhangi bir göçmenin Türkiye’nin alması karşılığında bir göçmen alınacaktı, bu söz tutuldu; ama yaklaşık 2 bin 200 kişi geri alındı. Bunun karşılığında 34 bin kişi AB tarafından alındı. 34 bin rakamı 3,7 milyon Suriyeli ile karşılaştırılamayacak düzeyde. İkincisi AB’nin Türkiye’ye değil; ama Türkiye’deki göçmenlere mali kaynak sözü vardı. 3 artı 3,6 milyar, 2018 yılına kadar bu tutarın bir şekilde aktarılması gerekiyordu, AB maalesef bu konuda da yeterince hızlı davranmadı. 4,7 milyar euro Suriyelilere harcanmış durumda; ama kaynağın geri kısmı harcanmamış durumda, bunun hızlanması önemli. Bu kaynak Türkiye’ye değil, Türkiye’deki göçmenlere verilen bir kaynak. Gönüllü kabul programı başlatılacaktı. Üye ülkeler Türkiye’den belirli sayıda Suriyeliyi gönüllü olarak kabul edecekti, bu program hiçbir zaman yürürlüğe konulmadı. 2 yıl müzakere edip anlaşmaya varılmasına rağmen bunu sağlamak mümkün olmadı. Bir başka konu Türkiye sınırına yakın Suriye’nin kuzey bölgelerinde koşullarını iyileştirilmesi ve gönüllü dönüşlerin kolaylaştırılması” diye konuştu.
Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç ise konferansın 2 gün süreceğini belirterek, “Ombudsmanların çalışma alanı, idare ile insanlar arasında ihtilaflar çıktığından bunu mahkemeye intikal etmeden dostane olarak çözüme ulaştırmak. Bu anlamda 10 yılda 207 bin 403 yazılı şikayet başvurusu aldık. Bunlardan 205 bin 63’ünü karara bağladık. Bunun yanı sıra mail, mektup, telefon ile 1 milyona yakın insan bize müracaatta bulundu, onlara hukuki destekte bulunduk, yol gösterdik, yardımcı olduk” ifadelerini kullandı.